21 Mayıs 2016 Cumartesi

Azerbaycan’ daki Tutsak Anarşistlerle Dayanışma Çağrısı!



Biz anarşistler olarak, Azerbaycan’daki babadan oğula süregelen faşist devlet yapısına karşı, doğrudan eylemi seçen, sözlerini ve teorilerini eylem için hareket halinde bir güce dönüştüren yoldaşlarımızla dayanışma içerisindeyiz. Dayanışma duygumuz, herhangi bir devletin elinde yoldaşlarımızı yalnız bırakmamayı gerektirir. İster Azerbaycan, ister Yunanistan ister Şili, ister İspanya, dünyanın hangi köşesinde olursa olsun fikirlerimiz sınır tanımaz.
Bayram Mammadov ve Qiyas Ibrahimov saltanata adanmış ‘’gül festivalinde’’ Haydar Aliyev heykeline ‘’köle festivali’’ yazılamaları ile saldırdılar. Onlar oligarşik Azerbaycan devletinin güç gösterilerini, güce tapan vatandaşların despotun yollarını çiçeklerle döşemesini kabul etmediler. Otoriter rejimlerin koruyucuları politik seslerin duyulmamasını, devlete karşı ses çıkmamasını yine türlü rollere bürünerek sağladılar. Bu otoriter sirke boyun eğmeyenlerin yanındayız.
Bütün anarşist ve anti-otoriter yoldaşlarımızı Bayram Mammadov ve Qiyas Ibrahimov ile her alanda dayanışmaya çağırıyoruz. 

Bayram Mammadov ve Qiyas Ibrahimov'a açlık grevinde güç!


Hücrelere, yıkım! 


Baskının bütün simgeleri özgürlüğün çekici ile dağılana dek! 


ABC İstanbul

Azerbaycan' dan Dayanışma çağrısı: 


Azerbaycanlı anarşistler, Azerbaycan'ın ölmüş cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in anıtına, yöneten elitlerin gerçekleştirdiği adaletsizlikleri protesto etmek için "Fuck the system" ve "Mutlu köleler günü" yazılamaları yaptıkları için otoriteler tarafından tutuklanan anarşist eylemciler Bayram Mammadov ve Qiyas Ibrahimov ile dayanışma çağrısı yaptılar. Bu eylem, her yıl hükümet tarafından müsrif bir şekilde kutlanan 10 Mayıs 2016 gecesi yani Haydar Aliyev'in doğumgününde yapıldı. Aliyev  mutlak kült bir kişilik olduğu için, böyle bir eylem hükümet tarafından (oğlu İlham Aliyev'in başkanlığındaki) sert bir şekilde kınandı ve eylemciler 10 Mayıs 2016'da gözaltına alındı. Polis onları holiganlık gerekçeleriyle suçlamaktan kaçınarak üzerlerine uyuşturucu yerleştirdi.
Holiganlık bir yıla kadar hapsi gerektiriyor (Aliyev'in rejim için "çok hafif" bir ceza), ancak yasadışı eroin kullanmak 12 yıl hapse kadar cezaları içeriyor. Polisin gözaltı sırasında her iki kişide yaklaşık 3 kg eroin "bulmuş" olması olayın tam bir düzmece olduğunun ispatıdır (aklı olan kişi şehrin ortasında cebinde o kadar eroinle dolaşmazdır heralde). 12 Mayıs'ta, mahkeme dört aylık tutukluluk süresi verdi. Ancak, şayet mahkum edilirlerse 12 yıl hapis cezasına çarptırılacaklar. Bayram ve Qiyas duruşmadan önce ve sonra ciddi şekilde işkence gördü. Avukatları Elchin Sadigov, facebook aracılığıyla Bakü'deki 12. Polis Merkezi'nde ve Bakü Polis Merkezi'nde karşılaştıkları işkenceler üzerine Bayram'ın detaylı açıklamasını yayınladı. Aşağıda Bayram'ın açıklamasının çevirisi mevcut:


10 Mayıs 2016'da, 14-15:00 sularında, sivil giyimli 3 kişi tarafından beyaz bir jipe zorla bindirildim ve 12. polis departmanına götürüldüm. Beni baş komiserin ofisine bıraktılar. Burada da sivil giyimli 7-8 polis vardı ve aniden darp etmeye başladılar. Bir duvar yazısının fotoğrafını neden çektiğimi ve ortağımın kim olduğunu soruyorlardı. Ancak bilincimi yitirdiğim için sorularını yanıtlamam mümkün değildi. Plakasız bir arabayla Bakü polis merkezine bıraktılar. Burada işkenceye devam ettiler ve uyuşturucuyla ilgili suçlamaları kabul etmeye zorladılar. Onlara hayatımda hiç uyuşturucu görmediğimi ve bir fotoğraf yüzünden beni tutuklayamayacaklarını söyledim; daha sert vurmaya başladılar ve suçlamaları üstlendim. Beni aşağılıyor, hakaret ediyorlardı. Pantolonumu çıkardılar ve copla tecavüz tehdidinde  bulundular. Suçlamaları bu yüzden kabul ettim. Ve onların istediği gibi bir itirafname yazdım.
Sonrasında beni bir generalin ofisine götürdüler ve “eğer heykelin önüne çiçek koyarsan ve AzTV'ye konuşup, özür dilersen serbest bırakılacaksın” dediler.
Bunu reddettim, ardından bana tekrar vurdular. Narimanov Geçici Gözaltı Merkezine(nezarethanesine) bıraktılar. 11 mayıs sabahı, komiser avluyu temizlememi sigara izmaritlerini toplamamı emretti. Reddedince yumruklamaya, tokat atmaya başladı. Tekrar reddettim ve adamına copla tecavüz etmesini emretti ve fotoğrafını çekti. Yeniden kabul ettim..  Bana bir süpürge ve faraş verdiler, yine fotoğrafımı çektiler. Günlük olarak işkence etmeye başladılar.
12 mayıstaki duruşmadan sonra, beni nezarethane başkomiserinin ofisine götürdüler. Ofisteki sivil giyimli iki kişi, benden bir kaç isim ve bu isimleri benimle çalışmakla suçlamamı istedi. Heykelin önüne çiçek koymamı, AzTV'ye konuşmamı ve çok geç olmadan beni temize çıkaracaklarını söylediler. Kabul etmeyince birine telefon açıp “bir süre için ona göz kulak olun” dediler. Daha alt katlara götürdüler. Bana yumruk, tekme ve jopla vurulurken ellerim bağlıydı.
Ayaklarımı bile zincirlediler, ağzımı tıkadılar. Bu yüzden işkence edilirken kimse beni duyamıyordu.
Kelepçelerin ve zincirlerin bende işkence izi bıraktığını gördükten sonra ellerimi ve ayaklarımı arkadan bantladılar. Beni yere yatırdılar ve biri ayaklarımdan tutarken diğeri beni falakay yatırdı. Sonra beni havaya kaldırarak bir anda yere bıraktılar ve bunu bir çok kez tekrarladılar . 4-5 defadan sonra üzerimdeki bantlar parçalandı bu seferde ellerime bacaklarıyla bastırmaya başladılar. Bu sırada diğeri hala falakayla meşguldü. Göğsüme yumruk attılar ve dizlerime bastonun arkasıyla vurdular. Bilincimi kaybetmeye başladığımda bıraktılar. Onlarda yorulmuştu. Üzerime beyaz bir kağıt koydular ve kağıdın yere düşmesi durumunda beni tekrar döveceklerini söylediler. Bu sonradan zaten gerçekleşti.
Bir süre sonra tuvaleti temizlememi istediler. Bunu reddedince beni dah a sert dövmeye başladılar. Bunu da filme kaydettiler.
Bundan sonra bilincimi kaybettim, üzerime su dökerek uyandırdılar. Beni yalınayak hücreye götürdüler. Şimdi işkenceden dolayı kollarım bacaklarım ve göğsüm çürüklerle dolu.  Açık yaralar dirsek ve ellerimde. Hala beyin travması geçiriyorum. Bacaklarımda da açık yaralar var. idrarım genelde kanlı ve yemek yerken ağzımda büyük bir acı var. bacaklarım göğsüm kollarım ellerim… her yerim büyük acı içinde.”
Otoritelerin Azerbaycan’daki aktivistlerden Heydar Aliyev heykelleri önünde af dileyerek çiçek bırakmalarını istemeleri ilk defa karşılaşılan bir şey değil. James Scott’ın da söylediği gibi “ pişmanlık, af dileme, özür dileme ve genel olarak  sembolik düzeltmeler egemenliğin her anında cezalandırmadan daha hayati bir unsurdur… bu aktörlerin özür yoluyla ulaşmak istedikleri, aşağıdan gelen tutarsız bir tasdiktir.
Aliyev ailesi bu ülkeyi güçsüzleştirdiği gibi, insanları ve doğal kaynakları  kendi çıkarları için sömürmektedirler. Her tür politik karşı çıkışa müsamaha göstermedikleri gibi, güvenlik aygıtlarıyla muhalifleri baskı altında tutmaktadır.
Avrupa’da ki ve başka yerlerdeki bütün yoldaşlarımızı Bayram ve Qiyas’la dayanışma göstermeye, ve onların illegal bir şekilde hapsedilmelerine ve işkence görmelerine karşı Azerbaycan konsoloslukları önünde eylem yapmaya ve serbest bırakılmalarını talep etmeye çağırıyoruz. 

Alıntı: A-Revolt Kaynak: SolFront








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder